2016/02/26

Deniz Feneri Koyu Kitap Yorumu


Deniz Feneri Koyu - Kimberley Freeman
Puanım 5/4
"Belki de kırılmıştır kalbim. Bildiğimiz anlamda kırık bir kalp değil, sadece ortadan ikiye çatlamış bir kalp de değil. Şömine rafından alınıp, sert bir el tarafından sökülerek parçalarına ayrılan, sonra da paramparça bir halde yere bırakılan bir saat gibi. Bir daha çalışamayacak kadar parçalanmış bir saat…"

Ünlü bir kuyumcu ailesinin gelini olan Isabella Winterbourne, kalbi acıdan kavrulsa da, 1901 yılında eşiyle birlikte o çok kıymetli hediyeyi Avustralya parlamentosuna teslim etmek üzere bir gemi yolculuğuna çıkmak zorundadır. Ancak gemi Queensland sahilinde batar ve bu kazadan sağ kurtulan tek kişi Isabella'dır. Ve ne talihtir ki eşinin gözü gibi sakındığı hediye de kıyıya vurmuştur. Isabella bir karar vermek zorundadır. Ya kocasının zengin ve baskıcı ailesine geri dönecektir ya da elindeki bu hediyeyle yıllardır özlemini çektiği saklı rüyasını gerçekleştirecektir. İşte o an uçsuz bucaksız karanlık sahilde bir ışık dikkatini çeker. Ve Isabella deniz fenerinin sığınağına bırakır kendini… 

Bir asır sonra Libby Slater, hiç karşılık beklemeden sevdiği adamı kaybedince, artık ona anlamsız gelen Paris şehrini ardında bırakmaya karar verir. Yaşamını çocukluğunun geçtiği Deniz Feneri Koyu'nda devam ettirecektir. Ancak yirmi senedir hiç görüşmediği kız kardeşinin düşüncesi onu endişelendirse de geçmişte yapılan hataların telafisi yoktur. Dahası fener evinde kalmaya başladığı günler ona bu koyun her zaman sürprizlerle dolu olduğunu gösterecektir…

Kır Çiçeği Tepesi ile gönülleri fetheden Kimberley Freeman, farklı yüzyıllarda yaşamış iki kadının geçmişi geride bırakıp geleceklerine yön verişlerini ustalıkla anlatıyor. Ve bu kadınların aradıkları cevaplar ise Deniz Feneri Koyu'nda saklı. 

"Freeman, bir asır arayla yaşayan ama geçmişin zorluklarıyla bir şekilde başa çıkan ve aynı deniz fenerinin huzuruna sığınan iki kadının hikâyesini ustalıkla kaleme alıyor." 
-Publishers Weekly-

Öncelikle kitabı okuma nedenlerimden biri kapağını çok beğenmemdi. Bu şekilde tasarlanmış bir kapağın altından kötü bir hikaye çıkamaz hissi uyandırıyor. Hikayeyi de çok beğendim. Geçmiş ve bugüne ait iki farklı hikayenin anlatımı risklidir. Birine ağırlık verirseniz ya da kurguları dengeleyemezseniz, kesinlikle felaket olabilir. Bu yönden de yazarı çok başarılı buldum. Yazara ait okuduğum tek kitap ancak beğenilen başka kitapları da olduğunu gördüm ve fırsat bulursam mutlaka okurum. 

Kurgusuna gelecek olursak; Libby 28 yaşında aşık olduğu ve 12 yıldır hiç bir karşılık beklemeden sevdiği Mark'ın ölümünden sonra mahvoluyor. Yaşadığı şehir olan Paris'le olan bağını koparıp, doğduğu kasaba olan Deniz Feneri Koyu'na geri dönüyor. Ancak bu o kadar da kolay bir karar değil. Zira kız kardeşi ile geçmişten gelen problemleri ile yüzleşmek onun için çok zor. 

Mark'ın kendisine hediye ettiği Deniz Feneri'nin yanında ki yeni evine yerleşip düzenini kurmaya çalışırken, kendini kasabanın sorunlarının içinde buluyor. Fenerde buldukları bir günlüğün hikayesini merak etmesi üzerine 1 asır öncesine ait sırları gün ışığına çıkarmak için araştırmaya başlıyor.

Geçmişte ki karakterimiz Isabelle ise, sosyetenin gözde ailelerinden birine gelin olmuş, bir talihsizlik sonucu bebeğini kaybetmiş ve acısından kurtulamayan, bu yüzden de eşinden ve ailesinden sosyeteye uygun olmadığı için baskı gören genç bir kadındır. Bir gün eşi ile Kraliçe'ye çok değerli bir armağan götürmek için yaptıkları gemi seyahatinde gemi batar ve tek Isabelle kurtulur. 

Geçmişini değiştirme şansı yakaladığını fark eden Isabelle'in acısı ile baş etmeyi öğrenmesi, aşkı bulması ve hayatını şekillendirmesi ile Libby'nin ölen aşkını gömme ve yeni duygulara kendini açma sürecini, yanında gizem ve macera unsurları ile kurgulayan bu hikayeyi çok sevdim.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Online Okuyucular;