2016/03/17

Kördüğüm Kitap Yorumum


Kördüğüm - Calia Read
Puanım 5/4
Bir ay önce, akıl hastanesine yatırıldım. Dün, Lachlan ziyaretime geldi. Beni öptü ve aklımı kaçırmaya başladığımı söyledi. Saatler sonra Max düşüncelerimi işgal etti; deli olmadığımı ve bana ihtiyacı olduğunu hatırlattı. Birkaç dakika önce geçmişimi aydınlatmaya çalışarak gerçeklikten daha da uzaklaştım… 

Şimdi, herkes benim aklımı kaçırdığımı düşünüyor ama ben onun gerçek olduğunu ve ne gördüğümü biliyorum… Bana inanıyor musun?

"Seksi, gizemli ve etkileyici bir hikâye… Calia Read'in kelimeleri sizi esir edecek ve aklınızı başınızdan alacak!" 
-Claire Contreras, There is No Light in Darkness'in Yazarı-

"Naomi'nin hepimizi inandırmak istediği bir hikâyesi var ama size bunu anlatamam, okuyup kendiniz öğrenmelisiniz. Fakat size şunun sözünü verebilirim; Kördüğüm'ün belirsizliğinde kaybolacak, tutkusuyla yanacak ve kitabın sonunda şaşkına döneceksiniz. Bu kitap kesinlikle BÜYÜLEYİCİ!"
-THE CODEX BLOG

"Dâhiyane, sürükleyici ve şaşırtıcı bir kurgu. Kitabı bitirmeden uyuyamayacaksınız. Kesinlikle muhteşem!''
- Kitap Kedi Kahve


"2014'de okuduğum en farklı, en vurucu kitaplardan biri. Bir romans kitabı olmanın çok ötesinde, gerçeklerle sanrıların birbirine karıştığı bir kördüğüm. Bayılacaksınız!''
-YORUMBAZ

Bu kitabı okurken aklıma Al Pacino'nun oynadığı bir film sahnesi geldi. Çok başarılı olan münzevi ve aksi bir yazarı canlandırıyordu. Hayranı olduğunu söyleyen genç bir gazeteci, ondan yazmak için fikir almak istemiş ve bir şekilde onu kendisi ile konuşmaya ikna etmişti. 
- Söylesene nasıl oluyor da insanlar senin kitaplarını okurken her kelimeni yaşıyor. Bunu nasıl başarıyorsun?
- Bana midesine yumruk yemiş bir adamın hislerini anlat.
Çocuk anlatıyor. İşte çok acıdı, iç organları .. falan derken, Al Pacino midesine yumruğu geçiriyor. Ve 
- ''Şimdi anlat'' diyor. Başlıyor anlatmaya '' Nefesin kesildi, gözlerinin önünde noktacıklar belirdi. Kan beynine çıktı ve başın dönüyor. Bir şeyi gerçekten yaşamadan yazamazsın. Görmediğin yeri tarif edemezsin, hissetmediğin duyguyu anlatamazsın. İşte başarımın sırrı bu..''

Bu hikayede de çoklu kişilik bölünmesi yaşayan bir kızın yaşadıkları anlatılıyor. Kitabın sonuna kadar akıl hastanesinde günlük rutini ile anıları arasında yaşadığı gelgitlerle neyin gerçek, neyin hayal olduğunu anlayamıyorsunuz. Son ana kadar tek anlatıcı olduğu içinde olayların asıl halini son 40 sayfada çözebiliyorsunuz.

Buraya kadar tamam ama ben yazarın anlatımında hep bir eksik hissettim. Bir yerde bir boşluk var hissi geçmek bilmedi. Akıl hastanesine kapatılsam, doktora anılarımı anlatırken sevgilimle yaşadığım sevişmeleri en ince detayına kadar mı anlatırım? Hiç sanmıyorum. Çok fazla tutarsızlık ve karışıklık oluşmuş. Yazarın mutlaka kişilik bölünmesi yaşaması gerekmiyor bu kurguyu yazmak için belki ama en azından bu konuyu araştırmalıymış. Tabii yorumlarının çok iyi olması nedeni ile beklentimde çok yüksekti.

Daha kitabın yarısı gelmeden sonunu zaten tahmin edebilmiştim. Bu da kendi açımdan okurken bazı alanları birleştirmemi sağladı. Bu alanda çok fazla yazarın kitaplarını okudum ve bu bugüne kadar okuduklarım arasında teknik anlamda en zayıf olandı. Ancak yinede Naomi ve Lachlan karakterlerini çok sevdim. Naomi'nin yaşadıkları sonucunda kendisini korumak için parçalanması çok sarsıcıydı. Naomi ve Lana'nın başına gelenleri hayal etmek bile istemedim.

Sonuç olarak kurguyu ve karakterleri beğendim ancak teknik anlamda eksiklikleri olması nedeniyle 5 puan veremiyorum. Akıcı bir dili var ama başları il 40 sayfa yavaş ilerliyor. Sonunda da aydınlanma kısmı daha uzun tutulabilirmiş.

Alıntılar
''Bir insan bir hikâyenin, hayali bir dünyanın içinde yaşayacak kadar şanslı olduğunda, bu dünyanın tüm acıları yok olur. Hikaye sürdüğü müddetçe, artık gerçeklik yoktur.''

Eğer deliliğin var olup olmadığından şüphesi olan varsa, tam buraya bakmaları yeterlidir. Delilik her odada kol geziyor. Steril koridorlar boyunca akıp her bir hastaya yapışıyor ve umutlarını söküp alarak üzerlerini çaresizlikle kaplıyor.
Bazıları tepki vermiyor. Ama verenler, çığlık atıyorlar. Bağırtıları tüm binada yankılanıyor. Hemşireler koridorlarda koşuyor ve birkaç saniye sonra o çığlıklar inlemelere dönüşüp sonra da kesiliyor.

Son bir haftadır alt dallardan birindeki donmuş su damlasını izliyorum. Hala orada, düştü düşecek gibi sarkıyor. Cılız dal rüzgarda sallanıyor ama damla olduğu yerde kalıyor. Eğer bir buz saçağı dayanabiliyorsa, belki ben de bir parça kalmış sağlam aklıma tutunabilirim.














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Online Okuyucular;